31 Ağustos 2012 Cuma

Belçika Rekabet Kanundaki Reform Çalışmaları ve Fiyatlara Müdahale İmkanı


Avrupa Birliği’nin (AB) merkezi olan Belçika’nın Bakanlar Kurulu tarafından 20.07.2012 tarihinde yayımlanan basın bildirisinde, bir süreden beri devam etmekte olan ve çeşitli ekonomik kanunlar ve kurumlar ile beraber Belçika Rekabet Kanununda değişiklikler yapılmasına ilişkin reform çalışmalarının yakın gelecekte kabul edilecek “Belçika Ekonomi Kanunu” (BEK) ile sonuçlandırılabileceği belirtilmiştir. Bu reform çalışmalarının en dikkat çekici olanları ise Belçika Ekonomi Bakanlığı’na bağlı iki kurum olan Belçika Rekabet Kurumu’na (BRK) ve Belçika Fiyat Gözlem Kurumu’na (BFGK) ilişkin olanlardır.

 

BEK kapsamında Belçika Rekabet Kurumunda yapılacak değişiklikler için Fransız Rekabet Konseyi’nin ve Fransız Rekabet Kanununun 2008’de değişen yapısı örnek alınmıştır. Konuya ilişkin detaylı bilgi vermeden önce Fransa’da 2008’de ne olduğuna kısaca değinmenin faydalı olacağı kanaatindeyim.

Fransız Rekabet Kurumu (FRK), 4 Ağustos 2008 tarihinde Fransa’da kabul edilen “Ekonominin Modernize Edilmesi Kanunu”[1] ile Fransız Rekabet Kanunu kapsamında karar alıcı konumda bulunan Fransız Rekabet Konseyi ile rekabet hukuku için vazgeçilmez bir araç olan yerinde incelemelerin hayata geçirilmesinden sorumlu Fransa Ekonomi Bakanlığı’nın oluşturduğu ikili yapının söz konusu fonksiyonların aynı çatı altına toplanması suretiyle kurulmuştur.

Denetim ve karar alma fonksiyonlarını FRK bünyesine toplayan bu yeni yapı kapsamında FRK bünyesinde oluşturulan “Araştırma/Soruşturma Hizmetleri Dairesi”, organizasyon şemasında Fransız Ekonomi Bakanı tarafından Fransız Rekabet Kurulu’nun onayı alınarak atanan ve tüm önaraştırma ve soruşturma süreçlerinden sorumlu olarak faaliyet gösteren “Genel Raportör”ün (GR) altında faaliyetlerini sürdürmektedir.

Fransız Rekabet Kurulu ise FRK’nın karar alma organı olup, bir başkan ve dört başkan yardımcısından oluşmaktadır. Kurul Başkanı, Fransız Ekonomi Bakanı’nın yaptığı aday önerileri arasından yapılan seçimle Fransız Cumhurbaşkanı tarafından atanmaktadır. Fransız Rekabet Kurulu, GR tarafından yürütülen araştırma/soruşturma süreçlerine hiçbir şekilde müdahil olmadığı gibi; GR de yapılan araştırma ve soruşturma kapsamında elde edilen delillere istinaden Fransız Rekabet Kurulu tarafından karara bağlanan dosyaların karar alma süreçlerine kesinlikle müdahil olmamaktadır. FRK’nın bu iki departmanı ile FRK ve taraf teşebbüsler arasındaki ilişkiler ise idari süreçlerin birincil ve ikincil mevzuata uygun biçimde yürütülmesi konusunda uzman olan ve bu süreçte ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözülmesinden sorumlu olacak “Hearing Officer” (HR) tarafından yürütülmektedir.

Böylelikle, Fransız Rekabet Kurumu nezdinde görülmekte olan dosyaların karara bağlanma sürecinde teşebbüslerin tabi olduğu idari prosedürlerin adil biçimde uygulandığı ve daha da önemlisi teşebbüslerin savunma haklarının (birbirini denetleyen ve dengeleyen içsel kontrol mekanizmaları ile) tam olarak garanti altına alındığı bir sistem yaratılması amaçlanmıştır.

BEK kapsamında BRK’ya ilişkin yapılacak reform çalışmalarının da büyük oranda bu yapıya paralel olması beklenmektedir. Buna göre, Belçika Rekabet Kurumu’nun karar alma ve araştırma süreçleri birbirinden ayrılarak iki ayrı daire altında toplanacaktır. Önaraştırma ve soruşturma süreçleri, içinde başında BRK başkanının da bulunduğu Belçika Rekabet Kuruluna bağlı olarak çalışan Auditor General’ın bulunduğu daire tarafından yürütülecektir. Soruşturma ve önaraştırma açılması kararları, Kurum baş ekonomisti ve baş hukuk müşavirine danışıldıktan sonra Auditor General tarafından verilecektir. Karar alma organı ise, yine Kurum Başkanı tarafından yönetilen Belçika Rekabet Kurulu olacaktır. Bunun dışında ayrıca, ikincil mevzuata ilişkin düzenlemeleri yapmaktan münhasıran sorumlu olan bir komite kurulması da planlanmaktadır.

Bu tip bir değişiklik acaba Türk Rekabet Kurumunda da olabilir mi? Böyle bir yapılanmaya gidilmesi, Rekabet Kurumunun kurumsal kapasitesi göz önüne alındığında pek tabii ki mümkündür. Ancak Rekabet Kurumunda hâlihazırda geçerli olan yapılanmanın da, Fransız ekolünün temsil ettiği ve yukarıda ayrıntılarına yer verilen yapının da kendine göre avantajları ve dezavantajları olduğu tartışmasızdır. Neticede her iki yapıdan birisinin kesin olarak “bu daha iyidir” diye öne çıkarılmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim.

Böyle bir yapının Türkiye’de oluşturulması halinde neler olabileceği değerlendirildiğinde, şu sonuçlara varılabilmesi mümkündür:

Olumsuz Yönler:

1) Sadece önaraştırma ve soruşturmalardan sorumlu bir daire kurulduğunu varsayarsak, bütün sektörlere ilişkin tüm yerinde incelemeler bu daire tarafından yapılacağından, bu dairenin diğer teknik dairelere oranla çok daha kalabalık olması gerekecektir.

2) Mesleki dairelerden, yeni kurulacak olan bu daireye gelen yerinde inceleme taleplerinin öncelik sıralamasında sıkıntılar yaşanması muhtemeldir.

3) Yerinde inceleme, Rekabet Uzmanlığının en ciddi, aynı zamanda en öğretici ve başka hiçbir müfettişlik dalında yaşanamayacak bir tecrübedir. Ancak aynı meslek personeli grubunun sürekli yerinde inceleme yapması bir noktadan sonra oldukça sıkıcı,yorucu ve mesleki körelme yaratabilecek bir durum ortaya çıkarabilir. Bunun için diğer mesleki daireler ile yerinde inceleme dairesi arasında belirli zaman dilimlerinde rotasyon yapılması gerekecektir.

4) Maliye Bakanlığı’nın meslek personelinin harcırah ve konaklama hakları konusunda yaptığı yorumun ardından, serbest piyasa modelini benimseyen Türk ekonomisi açısından çok önemli bir görev icra etmekte olan meslek personelinin bu önemli konumu ile bağdaşmayan bir durum ortaya çıkarmıştır. Konaklama şartları ve alınan harcırah konusunda bir iyileştirme yapılmaksızın kurulacak yerinde inceleme dairesi, bu dairede çalışacak uzmanların motivasyonu konusunda problemler yaşanmasına sebep olacaktır.

Olumlu Yönler:

1) Yerinde inceleme dairesinde çalışan meslek personeli sürekli olarak yerinde inceleme yapacağından ve dosyaların yazımı aşamasıyla ilgili kısımdan sorumlu olmadığından, hem psikolojik olarak hem de takvim olarak rahat olacaklar ve tüm konsantrasyonlarını rapor teslim takvimi yerine, yerinde incelemelere verebilecektir. Aynı olumlu sonuç, diğer mesleki dairelerde sadece dosyaların yazım kısmından sorumlu olan meslek personeli açısından da geçerli olacak ve onlar da tüm enerjilerini planlama ve icra anlamında oldukça zaman alan yerinde inceleme süreçlerinden bağımsız biçimde dosyanın yazılmasına ve Rekabet Kurulu’na sunulmasına harcayabilecektir.

2) Hem yerinde inceleme dairesi hem de mesleki daireler açısından daha fazla uzmanlaşma imkanı ortaya çıkacaktır.

3) Yerinde inceleme yapanlar ile raporu yazanların ayrılması, incelemeye konu olan teşebbüslerin savunma haklarının ve bir bütün olarak soruşturma sürecinin kalitesini artıracaktır.

BRK bünyesinde Fransız ekolüne paralel yapılması planlanan yapısal değişiklikler yanında esasa ilişkin olarak öngörülen bir diğer değişiklik de inceleme konusu rekabet ihlalinde belirleyici ağırlığı olan yöneticilere 100 -10.000 Euro arasında değişen bireysel idari para cezası verilmesini öngören düzenlemedir. Ancak, bu cezayı dengelemek adına teşebbüsler için öngörülmüş pişmanlık mekanizmasına benzer bir şekilde bireysel pişmanlık başvurusu mekanizması oluşturulmuş ve ihlalde belirleyici etkisi olan yöneticilerin pişmanlık başvurusu yapması halinde cezadan muaf olması imkanı getirilmiştir.

Rekabet hukuku anlamında son olarak vurgulanması gereken değişiklik ise soruşturma sürecinde BRK ile teşebbüslere sulh olma imkanı getirilmesidir. Buna göre, AB Komisyonu uygulamasından farklı olarak (oradaki %10’dur) cezadan %20 oranında indirim yapılabileceğine ilişkin düzenlemenin getirilmiş olmasıdır. Belçika Rekabet Kanunundaki reform çalışmaları ile ayrıca BRK’nın bağımsız yapısının daha da kuvvetlendirilmesi ve Belçika Ekonomi Bakanlığı’nın BRK üzerindeki etkisinin azaltılması hedeflenmektedir.

Belçika’nın Bakanlar Kurulu tarafından 20.07.2012 tarihinde yayımlanan basın bildirisinde yer alan dikkat çekici bir diğer husus da; BFGK’nın hem idari yapısında, hem de rekabet hukukçularının gördüklerinde ya da duyduklarında hoşlanmadıkları “fiyatlara müdahale edebilme” gücü anlamına gelebilecek bir yetkinin söz konusu kuruma verilmesidir. BFGK, 2009 yılında Belçika Ekonomi Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan ve fiyat trendlerinin takibi yanında enflasyon rakamlarının hesaplanması gibi Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) benzer görevler icra eden bir kurumdur. BFGK’ya ilişkin hayata geçirilmesi planlanan reform çalışmaları ile bahse konu kurum bir istatistik ajansı olmaktan çıkarılıp, Belçika’daki tüm mal ve hizmet sektörlerindeki fiyat hareketlerini takip eden ve “olağandışı” bir fiyat ve kar marjı dalgalanması ya da pazar başarısızlığı tespit etmesi durumunda bunu Belçika Ekonomi Bakanlığı ile BRK’ya bildirim yapmakla görevli bir “watchdog” kurum haline getirilecektir. Bu bildirimi alan BRK ise söz konusu “olağandışı” fiyat ve kar marjı hareketlerinin ya da pazar başarısızlığının “çaresine bakmak” için tüm tarafları dinleyebileceği ve geçici tedbirler getirebileceği 6 aylık bir süreye sahip olacaktır.

AB’nin merkezi olan bir ülkede, aralarındaki ilişki her zaman bulanık ve karmaşık olan rekabet hukuku ile fiyat hareketleri konusunda yapılması planlanan bu düzenlemenin çok eleştiri alacağını düşünüyorum. 101. madde çerçevesinde teşebbüsler arası bir anlaşma yoluyla meydana gelebilecek “olağandışı” fiyat hareketlerinin Komisyon veya benzeri bir düzenleme ile ülke rekabet otoriteleri tarafından ihbar, pişmanlık başvurusu ya da resen harekete geçilerek yapılan yerinde incelemeler ve pazar araştırmaları sonucu ortaya konabilmesi mümkünüdür. Ayrıca 101. madde çerçevesinde bir de uyumlu eylem gibi güçlü bir silahın kullanılabileceği de düşünüldüğünde, “olağandışı fiyat/kar marjı hareketi” gibi ucu açık bir düzenleme ile bir istatistik ajansına BRK’yı harekete geçirebilme yetkisi verilmesinin, aslında serbest piyasa ekonomisinin anayasası olan rekabet hukukunun ruhuna aykırı biçimde pazara müdahale edilmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Bu tür bir müdahaleci yaklaşımının son durağı ise merkezi/planlı ekonomidir ki bu durakta zaten rekabet otoritelerine de ihtiyaç bulunmamaktadır.

Türkiye açısından duruma baktığımızda ise bu gibi bir yetkinin TÜİK ya da başka bir kuruma verildiği, mal ve hizmet piyasalarının tam rekabet piyasası dengesinde olmaması sonucu birçok sektörde her an her gün görülmesi muhtemel olan “olağandışı fiyat/kar marjı hareketlerine” ilişkin TÜİK tarafından yapılacak her uyarının Rekabet Kurumu tarafından değerlendirilmek zorunda olduğu bir modeli ise düşünmek dahi istemiyorum.

Bir sonraki yazı da görüşmek dileğiyle…













 



[1]Law number 2008-776 of August 4, 2008 of Modernization of the Economy, and Ordinance number 2008-1161 of November 13, 2008 of Modernization of Competition Regulation.