Herkese Merhabalar,
Hatırlayacağınız üzere, 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde Ağustos 2013 tarihinden beri görülmekte olan üç katı tazminat davam, 12.12.2017 tarihinde sonuçlanmış ve Mahkeme iki katı tazminata hükmetmiştir. Bu dava, halen görülmekte olan on binlerce dava içinde kesinleşerek sonuçlanmış ilk dava olarak rekabet hukuku tarihindeki yerini almış ve söz konusu davalara yol gösterici bir kimliğe kavuşmuştur. Ancak, bu yazıda sizlerle paylaşacağım haber, umuyorum ki görülmekte olan davalara söz konusu 12.12.2017 tarihli kararın kattıklarına ilave bir değer daha katacaktır.
Mahkemenin hükmettiği tazminatı ve diğer kalemleri icraya koyup tahsil ettikten sonra, 26.2.2018 tarihinde bir tebligat daha gelmiş ve tahsilat süreci de tamamlanmış olduğu için bu zarfın ne olduğuna ilk bakışta bir anlam verememiştim. Tebligat zarfını açıp okuduktan sonra, Vakıfbank’ın kanun yararına temyiz başvurusunda bulunduğunu ve benim de bu dilekçede yer verilen iddialara cevap vermem gerektiğini öğrendim.
Vakıfbank, bu dilekçesinde; bekletici mesele yapılmamasının doğru olmadığı, Kurul kararında Vakıfbank’a taşıt kredileri ile ilgili olarak herhangi bir suç isnat edilmediği ve şahsıma yönelik bir takım iddialarda bulunmuştur.
Şahsıma yönelik iddiaları biraz açmak istiyorum. Özetle şu şekilde:
· Şuanda satırlarını okuduğunuz rekabet hukuku blogunu, Anayasa’daki düşünce hürriyeti özgürlüğümü kullanıp yazmak suretiyle kişisel çıkar temin etmek ve kamuoyu baskısı oluşturmak,
· Kendisinin tarafı olmadığı, Garanti Bankası’nın tarafı olduğu bir üç katı tazminat davası dosyasında bilirkişi olarak atanmam üzerine, daha ben imza atıp dosyayı almadan beni Bilirkişilik Bölge Kuruluna bilirkişilikten atılmam için şikayet etmek (Burada Garanti Bankası ve Vakıfbank arasındaki dayanışmayı ve daha dosyadan haberdar olmadan işi bu noktaya hızla getirmek için organize olmalarını sizin takdirinize bırakıyorum),
· Bilirkişilikten atılma gerekçesi olarak Vakıfbank’a karşı açmış olduğun davamı ve 2017 yılında bilirkişisi olduğum dosyalarda öğrendiğim şeyleri 2013 yılında hesabını yaparak Mahkemeye sunduğum dosyada kendi lehime kullanmam (4 sene sonra) olarak sıralanabilir.
Bilirkişilik Bölge Kurulu, Vakıfbank’ın 12.6.2017 tarihinde yaptığı başvuruyu 11.10.2017 tarihinde oybirliği ile reddetmiştir. Dolayısıyla, bilirkişilikten atılmadan, görevi bıraktığım 31.12.2017 tarihine kadar toplam 7 dosyada bilirkişilik yapma şansım olduğunu ve bütün bilgilerimi ve hesaplama yöntemlerimi bu dosyalarda Mahkeme ile paylaştığımı belirtmek isterim. Umarım bu dosyalarda da yakında güzel sonuçlar çıktığını duyarız.
Neyse gelelim sadede. Vakıfbank’ın iddialarına karşı yazdığım dilekçeyi sunduktan yaklaşık 3 ay sonra bugün, aldığım başka bir tebligat ile Vakıfbank’ın kanun yararına temyiz talebinin reddedildiğini öğrendiğimi mutlulukla paylaşmak isterim. Karar’da temyiz başvurusunda Vakıfbank tarafından ileri sürülen hususların (özellikle bekletici mesele yapılmamasının kanuna aykırı olduğu), delillerin (Mahkeme tarafından) değerlendirilmesi ve takdiri kapsamında olduğunu belirterek bu dosyayı geri dönülemez biçimde sonuçlandırmıştır.
Burada önemle dikkatinize sunmak istediğim iki konu var:
Bunlardan ilki, Rekabet Kurulu kararına taraf olan 12 bankanın, hiçbir alt pazar ayrımı yapmaksızın kredi, mevduat ve kredi kartı pazarında ihlal yaptığı konusu bir anlamda kesinleşmiş ve kanun yararına bozmaya konu edilmemiştir.
İkincisi, bekletici mesele yapılması gereken ve Anayasa m.152; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun m. 18 ve m. 19, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu m.68/4 sayılanlar dışında, Rekabet Kurulu kararları için bekletici mesele yapılmasının zorunlu değil takdiri olduğu kesinleşmiştir. Dolayısıyla, bekletici mesele ile askıda olan ya da o aşamaya yaklaşan tüm dosyalarda bu kararın kullanılabilmesi mümkündür.
Yürümekte olan tüm davalardaki taraflara yol göstermesi için kararı ekte paylaşıyorum. Umarım adalet peşinde koşanların işine bir nebze olsun yarayabilir.
Görüşmek üzere…