13 Aralık 2019 Cuma

Pelosi Drug Pricing Bill ve Olası Etkileri



Demokratların 2018 yılındaki son seçimde aldığı %54 oy ile 235 sandalye kazandığı (toplam sandalye sayısı 435) Temsilciler Meclisinde Demokratların himaye ettiği ve Demokratların Temsilciler Meclisi lideri olan Senatör Nancy Pelosi’nin sponsor olduğu “Pelosi Drug Pricing Bill” dün gece Temsilciler Meclisinde kabul edildi.

Yasa, halihazırda yasak olan bir uygulamayı değiştirmekte ve Amerikan Sağlık Bakanlığı’nın bir federal sağlık sigortası planı olan Medicare adına 50-250 kalem ilaç için her yıl ilaç üreticileri ile fiyat pazarlığı yapılabilmesi imkanını getirmektedir.

Mevcut uygulamadan bu pazarlık hakkı sadece özel sigorta şirketlerinde ve zincir eczanelerde olup, arkasında bu denli yüksek alım gücü ve kamu otoritesi olan bir aktörün pazarlık masasına oturması söz konusu değilken, bu değişiklik ile bu pazarlığın önü açılmıştır. Pazarlık sistemi sayesinde yıllık 456 milyar dolar tasarruf sağlanması ve bu tasarrufla planın hem daha çok insana yani tabana yayılması hem de daha önce kapsamda olmayan alanların da sigorta kapsamına alınması hedeflenmektedir. Çeşitli kaynaklar, Amerikan ilaç endüstrisinin bu tasarı ile 800 milyar USD ile 1 trilyon dolar arası gelir kaybına uğrayabileceğinden bahsetmektedir.

Yasama sürecinde bundan sonraki adım, kabul edilen teklifin, sürecin başından beri ilaç endüstrisi ile birlikte teklife muhalif olan Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Senato’da oylanmasıdır. Burada teklifin reddedilmesi beklenmektedir. Kaldı ki bir an için buradan da geçtiğini düşünülse dahi, teklifin Başkan Trump tarafından imzalanması ihtimali bulunmamaktadır. Başkan’ın bir yasayı reddetmesi halinde, başkanın bu kararını aşmak için yasamanın iki kanadında 2/3 çoğunlukla aynı yasanın kabul edilmesi gerekmektedir ki bu da çok düşük bir ihtimaldir.

Yasanın sağlık endüstrisi açısından önemi, yaklaşan seçimlerde ilaç fiyatlarının ve sağlık sigortalarının adayların en hararetli tartışma konulardan birisi haline gelmesidir. İşin ironik yanı, Başkan Trump'ın, uyguladığı ticaret politikaları ile toplumsal piramitin en alt basamağında bulunan Amerikalılar için iş ve gelir imkanı yaratıp onların oyunu almakta iken, aynı kesim dahil Amerikan halkının büyük bölümü için en önemli maddi külfetlerden birisi olan sağlık sigortası ve yüksek ilaç fiyatlarını düşürecek bir teklife hem iç siyaset gereği hem de Cumhuriyetçi Parti’nin liberal duruşu nedeniyle karşı gelmektesi ve buradan oy kaybedebilecek olmasıdır.

Amerikan halkı için yüksek ilaç fiyatlarının devam etmesi demek, Trump yönetiminin bu fiyatları düşürebilecek arayışlara yani güvenilir, kaliteli ve uygun fiyatlı jenerik ilaçlara daha kuvvetli biçimde yönelmesi demektir. Bunun için hem ABD içinde üretim yapacak hem de dünyanın farklı yerlerinde üretim yapıp ABD pazarına bu ürünleri gönderecek güvenilir üreticilere/partnerlere ihtiyaç duyulması muhtemeldir. Ancak, ABD dışında jenerik ilaç üretimi yapılması, maliyetler göz önüne alındığında, halen ABD içinde üretime yapmaya göre ekonomik açıdan daha avantajlı gözükmektedir. Dolayısıyla, yakın gelecekte, ABD dışında güvenilir ve yüksek kalite standartlarına haiz olarak üretim yapan ve rekabetçi fiyatlar sunabilecek jenerik ilaç üreticiler için yeni fırsatlar ortaya çıkması muhtemeldir.

İlaç fiyatlarının yüksekliğinin devam etmesi ve bu yasanın reddedilmesinin bir diğer olası sonucu ise Amazon, Apple, Microsoft, Google (“büyük dörtlü”), Intel ve Facebook gibi büyük şirketlerin kendi bünyelerinde temel sağlık hizmetleri (“primary care”) veren küçük klinikler kurarak yaklaşık 3.5 trilyon Amerikan Doları büyüklüğündeki Amerikan sağlık endüstrisinde çalışanlarının ve kendilerinin sigorta harcamalarını optimize etmeye çalışması yönündeki çabaların bir adım daha ileri götürmeleri ve ilaç tedarikini de gündemlerine almaları olacaktır.

Şöyle ki kendi çalışanları için temel sağlık hizmetlerini şirket içine çekmeye başlayan büyük şirketlerin, önümüzdeki dönemde başlangıçta temel ilaçlar için birlikte global olarak ilaç ihaleleri yapması ve ilk etapta kendi çalışanları, daha sonra da örneğin Amazon kanalıyla (Amazon 2018 yılından bu tarafa çeşitli eyaletlerde ilaç dağıtım izni almıştır) bütün tüketicilere  jenerik ilaçlar satmaları olasıdır ki bu senaryo da yine güvenilir ve yüksek kalite standartlarına haiz olarak üretim yapan ve rekabetçi fiyatlar sunabilecek jenerik ilaç üreticiler için bir başka fırsat doğurmaktadır.

Büyük dörtlünün başını çekebileceği ve bu tip yenilikçi uygulamaların, ABD sağlık endüstrisi oyuncuları için yeni fırsatlar ve önemli tehditler barındırdığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak, unutulmaması gereken, bu tip değişimlerin bir pazarla sınırlı kalmaması, belirli bir zaman sonra (ki dijitalleşen dünya bu zaman farkını kısaltmaktadır) tüm dünyaya yayılacağıdır.

Nitekim, sağlık ve ilaç endüstrisinin endüstri 4.0 çerçevesinde yaşadığı dijitalleşme, yapay zekanın kullanımının yaygınlaşması ve kişiselleştirilmiş ilaca yönelik yapılan yatırımlar, çok da uzak olmayan bir gelecekte telefonumuzun veya kolumuzdaki saatin veya Alexa’nın vücut bulgularımızı beğenmeyerek veya öksürüğümüzü duyarak bizi hastaneye/tanı-teşhis merkezine yönlendirmesi, bu merkezlerin dev hastanelerin ve organizasyonların aksine insansız çalışan şehrin her yerine yayılmış küçük üniteler olması, dünyanın herhangi bir yerinde bulunan (belki insan olan belki de tarih öncesi çağlardan başlayarak Mısır, Hitit, Grek-Roma ve devamındaki dönemlerde yazılmış bütün tıp, eczacılık ve alternatif tıp yöntemlerini gösteren kitaplar, hastalık geçmişleri, salgınlar, virüs DNA’ları, otopsi raporları vb. sağlık bilgileri hafızasına yüklenmiş ve karşılaştığı vakalardan aynı zamanda öğrenerek de kendini geliştirmeye devam eden yapay zekaya sahip robot)  doktorumuzun teşhis odasına bağlanması, şikayetlerimizi dinleyip robot asistanlar kullanarak bizi muayene etmesi, doktor tarafından yazılan ilaçların tamamen kendi genetik özelliklerimize uygun dozda 3D printerlar kullanılarak üretilmesi ve çok kısa sürede drone ile evimizin kapısına veya işyerimize teslim edileceği bir geleceğe doğru bizi götürmektedir.

Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde yaşanacak kaçınılmaz değişim, ilaç üretimi, eczacılık, hastane işletmeciliği ve yatırımları, doktorluk, hemşirelik ve bu endüstri ile ilgili tüm alanları kökünden değiştirecek gelişmeleri bizlerin serecektir. Belki de asıl önemli olan, kaçınılmaz değişimi görüp ona direnmek değil, bu değişimi ve beraberinde getirdiği inanılmaz fırsat ve iç görüleri bir kaldıraç olarak kullanıp, kendimizi, endüstrimizi ve ülkemizi bir sonraki aşamaya geç olmadan hazırlayabilmektir...

22 Mayıs 2018 Salı

Üç Katına Kadar Tazminat Talebim (13): Vakıfbank'ın Kanun Yararına Temyiz Başvurusu

Herkese Merhabalar,

Hatırlayacağınız üzere, 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde Ağustos 2013 tarihinden beri görülmekte olan üç katı tazminat davam, 12.12.2017 tarihinde sonuçlanmış ve Mahkeme iki katı tazminata hükmetmiştir. Bu dava, halen görülmekte olan on binlerce dava içinde kesinleşerek sonuçlanmış ilk dava olarak rekabet hukuku tarihindeki yerini almış ve söz konusu davalara yol gösterici bir kimliğe kavuşmuştur. Ancak, bu yazıda sizlerle paylaşacağım haber, umuyorum ki görülmekte olan davalara söz konusu 12.12.2017 tarihli kararın kattıklarına ilave bir değer daha katacaktır. 

Mahkemenin hükmettiği tazminatı ve diğer kalemleri icraya koyup tahsil ettikten sonra, 26.2.2018 tarihinde bir tebligat daha gelmiş ve tahsilat süreci de tamamlanmış olduğu için bu zarfın ne olduğuna ilk bakışta bir anlam verememiştim. Tebligat zarfını açıp okuduktan sonra, Vakıfbank’ın kanun yararına temyiz başvurusunda bulunduğunu ve benim de bu dilekçede yer verilen iddialara cevap vermem gerektiğini öğrendim.

Vakıfbank, bu dilekçesinde; bekletici mesele yapılmamasının doğru olmadığı, Kurul kararında Vakıfbank’a taşıt kredileri ile ilgili olarak herhangi bir suç isnat edilmediği ve şahsıma yönelik bir takım iddialarda bulunmuştur. 

Şahsıma yönelik iddiaları biraz açmak istiyorum. Özetle şu şekilde:

·   Şuanda satırlarını okuduğunuz rekabet hukuku blogunu, Anayasa’daki düşünce hürriyeti özgürlüğümü kullanıp yazmak suretiyle kişisel çıkar temin etmek ve kamuoyu baskısı oluşturmak,
·   Kendisinin tarafı olmadığı, Garanti Bankası’nın tarafı olduğu bir üç katı tazminat davası dosyasında bilirkişi olarak atanmam üzerine, daha ben imza atıp dosyayı almadan beni Bilirkişilik Bölge Kuruluna bilirkişilikten atılmam için şikayet etmek (Burada Garanti Bankası ve Vakıfbank arasındaki dayanışmayı ve daha dosyadan haberdar olmadan işi bu noktaya hızla getirmek için organize olmalarını sizin takdirinize bırakıyorum),
·     Bilirkişilikten atılma gerekçesi olarak Vakıfbank’a karşı açmış olduğun davamı ve 2017 yılında bilirkişisi olduğum dosyalarda öğrendiğim şeyleri 2013 yılında hesabını yaparak Mahkemeye sunduğum dosyada  kendi lehime kullanmam (4 sene sonra) olarak sıralanabilir.

Bilirkişilik Bölge Kurulu, Vakıfbank’ın 12.6.2017 tarihinde yaptığı başvuruyu 11.10.2017 tarihinde oybirliği ile reddetmiştir. Dolayısıyla, bilirkişilikten atılmadan, görevi bıraktığım 31.12.2017 tarihine kadar toplam 7 dosyada bilirkişilik yapma şansım olduğunu ve bütün bilgilerimi ve hesaplama yöntemlerimi bu dosyalarda Mahkeme ile paylaştığımı belirtmek isterim. Umarım bu dosyalarda da yakında güzel sonuçlar çıktığını duyarız.

Neyse gelelim sadede. Vakıfbank’ın iddialarına karşı yazdığım dilekçeyi sunduktan yaklaşık 3 ay sonra bugün, aldığım başka bir tebligat ile Vakıfbank’ın kanun yararına temyiz talebinin reddedildiğini öğrendiğimi mutlulukla paylaşmak isterim. Karar’da temyiz başvurusunda Vakıfbank tarafından ileri sürülen hususların (özellikle bekletici mesele yapılmamasının kanuna aykırı olduğu), delillerin (Mahkeme tarafından) değerlendirilmesi ve takdiri kapsamında olduğunu belirterek bu dosyayı geri dönülemez biçimde sonuçlandırmıştır.

Burada önemle dikkatinize sunmak istediğim iki konu var:

Bunlardan ilki, Rekabet Kurulu kararına taraf olan 12 bankanın, hiçbir alt pazar ayrımı yapmaksızın kredi, mevduat ve kredi kartı pazarında ihlal yaptığı konusu bir anlamda kesinleşmiş ve kanun yararına bozmaya konu edilmemiştir.

İkincisi, bekletici mesele yapılması gereken ve Anayasa m.152; 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun m. 18 ve m. 19, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu m.68/4 sayılanlar dışında, Rekabet Kurulu kararları için bekletici mesele yapılmasının zorunlu değil takdiri olduğu kesinleşmiştir. Dolayısıyla, bekletici mesele ile askıda olan ya da o aşamaya yaklaşan tüm dosyalarda bu kararın kullanılabilmesi mümkündür.

Yürümekte olan tüm davalardaki taraflara yol göstermesi için kararı ekte paylaşıyorum. Umarım adalet peşinde koşanların işine bir nebze olsun yarayabilir.


Görüşmek üzere…






25 Ocak 2018 Perşembe

4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1008 Numaralı Dosya Gerekçeli Kararı

Herkese Merhabalar,

2015/1008 E. numaralı dosyada verilen iki katı tazminata ilişkin gerekçeli kararı bugün tebliğ aldım. Kararda sehven "tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde istinaf yolu açık olmak üzere..." ifadesi yer almakta.

Daha önce sizlerle paylaştığım kısa kararda, Mahkemenin kararının kesin olduğu açıkça belirtilmesine rağmen oluşan bu hata, Dosya Hakimimiz ile yapılan görüşmede "Kesinleşme Şerhi" düzeltilmiştir.

Bence karardaki en önemli cümle, ikinci sayfada yer alan "...bu eylemin, herhangi bir alt pazar ayrımı yapılmaksızın faiz oranlarına etki ettiği, davacının bankanın bu eylemi döneminde davalı bankadan kredi kullanması nedeniyle zarar gördüğü, bankalar arasında oluşturulan kartel nedeniyle..." cümlesidir.

Bu cümle, bilirkişilik yaptığım dosyalarda da sık sık gördüğüm üzere, bankaların "bankamıza şu kredi türünde suç isnat edilmemiştir" savunmasını tamamen çürüten, yine aynı şekilde bankaların "...tazminat şartları oluşmamıştır..." yönündeki yaygın savunmasını  bankaların rekabet ihlali nedeniyle davacı olarak zarar gördüğümü kabul ederek yine çürüten ve Rekabet Kurulu'nun kartel diyemediği rekabet ihlaline kartel diyen bir cümle olması nedeniyle Türk rekabet hukuku tarihine altın harflerle adını yazmıştır.

Bir kez daha hayırlı olmasını dilerim.

Görüşmek üzere,

M. Oğuzcan Bülbül






12 Aralık 2017 Salı

Üç Katına Kadar Tazminat Talebim (12): Karar Çıktı ve Kesinleşti

Herkese Merhabalar,

Hepinizin bildiği gibi Rekabet Kurulunun Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 12 banka hakkında Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun (RKHK) 4. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle 08.03.2013 tarihide idari para cezasına hükmetmiş ve kararın detaylarını bize sunan gerekçeli karar 15.7.2013 tarihinde yayımlanmıştır.

Bunun üzerine, rekabet ihlali yapan ve Rekabet Kurulunun idari para cezası verdiği 12 bankadan birisi olan ve ihlalin devam ettiği tarihlerde taşıt kredisi kullandığım Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. (Vakıfbank) hakkında, rekabet ihlalin gerçekleştiği dönemde kullandığım taşıt kredisi nedeniyle ödediğim yüksek faizden kaynaklanan zararımın tazmini amacıyla RKHK'nın 57. ve 58. maddelerine dayanarak Anadolu 17. Asliye Ticaret Mahkemesinde  1 Ağustos 2013 tarihide tazminat davası açmıştım.

Bugün, ironik bir şekilde, Rekabet Kurumunda Rekabet Uzman Yardımcısı oluşumun 16. yıl dönümünde, 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde devam etmekte olan davamda karar çıkmış bulunmaktadır.

Hatırlarsanız bir önceki duruşmada hesap bilirkişi tarafından Vakıfbank'ın taşıt kredilerinde ihlalini gösteren bir bilgi bulamadığı için hesaplama yapamadığına ilişkin raporu görüşülmüş ve rapora karşı beyanlar için taraflara 2 hafta kesin süre verilmişti. Bir kez daha başta bütün detayları içerecek şekilde hem dosyayı özetleyip hem de hesabın nasıl yapılması gerektiğine ilişkin detayları içeren dilekçemi süresi içinde dosyaya ibraz edip dava günü beklemeye geçmiştim.
Bugün yapılan duruşmada, hesap bilirkişisi hesaplamayı yapamamış olmasına rağmen Mahkeme davayı kabul etmiş ve benim yaptığım hesabı üzerinden şu karara varmıştır.

·     "Davanın KABULÜ ile ile davalı banka tarafından davacıdan kesintisi yapılan 581,24 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
·   4054 sayılı Kanunun 58/2 maddesi uyarınca yapılan kesintinin 2 katı tutarındaki tazminatın 1.162,48 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA ÖDENMESİNE,
·        Sair hususların gerekçeli kararda değerlendirilmesine,
·      Dair miktar itibariyle kesin olmak üzere davacının ve davalı vekilin huzurunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı..."

Görüldüğü gibi, Don Kişot misali bankalara karşı 5 yıldır devam ettirmekte olduğum haklı mücadelem bugün nihayet bir zaferle sona erdi. Bu karar ile ne davalı fakirleşmiş, ne de davacı olarak ben zenginleşmişimdir. Olan, sadece ve sadece hakikatin zaferi, adaletin yerini bulmasıdır.

Türkiye’de bir rekabet ihlaline bağlı olarak açılan üç katı tazminat davası neticesinde ödenen ve miktar bakımından temyize kabil olmadığı için kesinleşen ilk karar olan bu kararın, bundan sonraki davalara bir emsal olmasını diler; hak arama yolunda mücadele eden tüm tüketicilere, onların vekillerine, Türkiye’nin tartışmasız en iyi bağımsız idari otoritesi olan Rekabet Kurumuna ve oradaki değerli meslektaşlarıma ve dosya çerçevesinde bana her zaman destek olan, fikirlerini ve eleştirilerini paylaşan ve çok değerli katkılarıyla yoluma ışık tutan tüm arkadaşlarıma ithaf ediyorum.

Fiat justitia et pereat mundus!


M. Oğuzcan Bülbül


4 Ekim 2017 Çarşamba

Üç Katına Kadar Tazminat Talebim (11) En Son Duruşma

Herkese tekrar merhabalar,

Üç katı tazminat talebiyle açmış olduğum davanın son duruşması 26.9.2017 tarihinde yapıldı. Hatırlaycağınız üzere bir önceki duruşmada zararın hesabı için dosyam hesap bilirkişisine gönderilmişti.

Duruşma sonunda elden teslim aldığım raporda zarar hesaplamasının yapılamadığını öğrenmiş oldum. Bilirkişinin hesaplama yapamama sebebi ise Vakıfbank'ın adının taşıt kredileri için geçmemiş olmasını gösterdiğini belitmeliyim.

Benzer raporlarla karşılaşan okuyucular için söylemek istesiğim konu bu yaklaşımda aslında iki temel problem olduğudur:
1- Danıştay 13. Dairesi oybirliği ile Rekabet Kurulu kararını onamıştır. Bu kararda 12 banka hiç bir ayrım yapılmadan kredi, mevdut ve kredi kartı pazarlarındaki ihlallerden sorumlu tutulmuştur. Hesap bilirkişinin bunun aksi bir söylem ile bunu aksini söylemesi hem Danıştay kararına muhalefet, hem rekabet hukuku bilgisi eksikliği hem de yetki aşarak Bilirkişi Kanununa aykırı şekilde hukuki görüş beyanıdır.
2- Hesap bilirkişileri, tekabet ihlalinden doğan zararların heaplamasında bir tehber olan Avrupa Komisyonu zarar hesap tebliğinden haberdar değildir.

Netice olarak 2 haftalık itiraz sürem içerisinde rapora itiraz edip zararımın, ek bir rapor ile mevcut bilirkişiden y da yeni bir heap bilirkişisinden alınacak rapor ile dilekçemde hesapladığım şekliyle hedaplanarak davanın karara bağlanmasını talep edeceğim.

Bir sonraki duruşma Aralık ayında.

Tekrar görüşmek üzere.

3 Mayıs 2017 Çarşamba

Üç Katına Kadar Tazminat Talebim (10): En Son Duruşma

Herkese Merhabalar,

Hepinizin bildiği gibi Rekabet Kurulunun Türk bankacılık sektöründe faaliyet gösteren 12 banka hakkında Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun (RKHK) 4. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle 08.03.2013 tarihide idari para cezasına hükmetmiş ve kararın detaylarını bize sunan gerekçeli karar 15.7.2013 tarihinde yayımlanmıştır.

Bunun üzerine, rekabet ihlali yapan ve Rekabet Kurulunun idari para cezası verdiği 12 bankadan birisi olan ve ihlalin devam ettiği tarihlerde taşıt kredisi kullandığım Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. hakkında, rekabet ihlalin gerçekleştiği dönemde kullandığım taşıt kredisi nedeniyle ödediğim yüksek faizden kaynaklanan zararımın tazmini amacıyla RKHK'nın 57. ve 58. maddelerine dayanarak Anadolu 17. Asliye Ticaret Mahkemesinde  1 Ağustos 2013 tarihide tazminat davası açmıştım.

Davaya ilişkin en son güncellemeyi 22.02.2017 tarihindeki yazımda yapmıştım. Davama ilişkin olarak Anadolu 4 Asliye Ticaret Mahkemesinde 18.04.2017 tarihinde duruşma yapılmış ve Eylül 2017’ye yeni bir duruşma tarihi verilmiştir.

Bu duruşmada davanın geleceği açısından iki önemli karar alınmıştır.

Bunlardan ilki, Mahkemenin, itirazım üzerine kartel mensubu on iki bankanın yapmış oldukları karar düzeltme başvurularını bekletici mesele yapmamaya karar vermemesidir. Bu karar, diğer davalar için de örnek olabilecek bir karardır.

İkincisi, duruşma esnasında, lehime gelen hukuk bilirkişisi raporu ve talebim doğrultusunda davanın tazminata hükmedilerek sonlandırılmasını; bunun için de dosyanın tazminatın hesaplanması için hesap bilirkişisine gönderilmesine yönelik talebimi Mahkeme uygun görmüş ve dosya bankacı bilirkişiye gönderilmiştir. Buradaki önemli ve güzel nokta, ara kararın hesap bilirkişisine gönderilmesini içeren ara kararın metnidir. İlgili kısım şu şekildedir:

"...Dosyanın bankacı hesap bilirkişisi .... tevdii ile konu ile ilgili Rekabet Kurulu kararı dikkate alınarak davacı ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesi nedeniyle her ay için alınması gereken faiz miktarının ne kadar olduğunun tespit edilerek, fazla alınan miktarın hesaplanması hususunda rapor tanzim edilmesinin istenmesine..."

Görüldüğü üzere, aslında bu karar, 2013 senesinden beri mücadelesini verdiğim bu tazminat davasının küçük bir özeti olması yanında konunun Avrupa Birliği ülkelerindeki tazminat davalarına paralel şekilde içerik olarak tam da olması gerektiği noktaya doğru geldiğinin bir işaretidir.

Tekrar görüşmek üzere...