Avrupa
Birliği’nin (AB) merkezi olan Belçika’nın Bakanlar Kurulu tarafından 20.07.2012
tarihinde yayımlanan basın bildirisinde, bir süreden beri devam etmekte olan ve
çeşitli ekonomik kanunlar ve kurumlar ile beraber Belçika Rekabet Kanununda
değişiklikler yapılmasına ilişkin reform çalışmalarının yakın gelecekte kabul
edilecek “Belçika Ekonomi Kanunu” (BEK) ile sonuçlandırılabileceği
belirtilmiştir. Bu reform çalışmalarının en dikkat çekici olanları ise Belçika
Ekonomi Bakanlığı’na bağlı iki kurum olan Belçika Rekabet Kurumu’na (BRK) ve
Belçika Fiyat Gözlem Kurumu’na (BFGK) ilişkin olanlardır.
BEK kapsamında Belçika Rekabet Kurumunda yapılacak değişiklikler için
Fransız Rekabet Konseyi’nin ve Fransız Rekabet Kanununun 2008’de değişen yapısı
örnek alınmıştır. Konuya ilişkin detaylı bilgi vermeden önce Fransa’da 2008’de
ne olduğuna kısaca değinmenin faydalı olacağı kanaatindeyim.
Fransız Rekabet Kurumu (FRK), 4 Ağustos 2008 tarihinde Fransa’da kabul
edilen “Ekonominin Modernize Edilmesi Kanunu”[1] ile Fransız Rekabet Kanunu kapsamında karar alıcı
konumda bulunan Fransız Rekabet Konseyi ile rekabet hukuku için vazgeçilmez bir
araç olan yerinde incelemelerin hayata geçirilmesinden sorumlu Fransa Ekonomi
Bakanlığı’nın oluşturduğu ikili yapının söz konusu fonksiyonların aynı çatı
altına toplanması suretiyle kurulmuştur.
Denetim ve karar alma fonksiyonlarını FRK bünyesine toplayan bu yeni yapı
kapsamında FRK bünyesinde oluşturulan “Araştırma/Soruşturma Hizmetleri
Dairesi”, organizasyon şemasında Fransız Ekonomi Bakanı tarafından Fransız Rekabet
Kurulu’nun onayı alınarak atanan ve tüm önaraştırma ve soruşturma süreçlerinden
sorumlu olarak faaliyet gösteren “Genel Raportör”ün (GR) altında faaliyetlerini
sürdürmektedir.
Fransız Rekabet Kurulu ise FRK’nın karar alma organı olup, bir başkan ve dört
başkan yardımcısından oluşmaktadır. Kurul Başkanı, Fransız Ekonomi Bakanı’nın
yaptığı aday önerileri arasından yapılan seçimle Fransız Cumhurbaşkanı
tarafından atanmaktadır. Fransız Rekabet Kurulu, GR tarafından yürütülen
araştırma/soruşturma süreçlerine hiçbir şekilde müdahil olmadığı gibi; GR de
yapılan araştırma ve soruşturma kapsamında elde edilen delillere istinaden
Fransız Rekabet Kurulu tarafından karara bağlanan dosyaların karar alma
süreçlerine kesinlikle müdahil olmamaktadır. FRK’nın bu iki departmanı ile FRK
ve taraf teşebbüsler arasındaki ilişkiler ise idari süreçlerin birincil ve
ikincil mevzuata uygun biçimde yürütülmesi konusunda uzman olan ve bu süreçte
ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözülmesinden sorumlu olacak “Hearing
Officer” (HR) tarafından yürütülmektedir.
Böylelikle, Fransız Rekabet Kurumu nezdinde görülmekte olan dosyaların
karara bağlanma sürecinde teşebbüslerin tabi olduğu idari prosedürlerin adil
biçimde uygulandığı ve daha da önemlisi teşebbüslerin savunma haklarının (birbirini
denetleyen ve dengeleyen içsel kontrol mekanizmaları ile) tam olarak garanti
altına alındığı bir sistem yaratılması amaçlanmıştır.
BEK kapsamında BRK’ya ilişkin yapılacak reform çalışmalarının da büyük
oranda bu yapıya paralel olması beklenmektedir. Buna göre, Belçika Rekabet
Kurumu’nun karar alma ve araştırma süreçleri birbirinden ayrılarak iki ayrı
daire altında toplanacaktır. Önaraştırma ve soruşturma süreçleri, içinde
başında BRK başkanının da bulunduğu Belçika Rekabet Kuruluna bağlı olarak çalışan
Auditor General’ın bulunduğu daire tarafından yürütülecektir. Soruşturma ve
önaraştırma açılması kararları, Kurum baş ekonomisti ve baş hukuk müşavirine
danışıldıktan sonra Auditor General tarafından verilecektir. Karar alma organı
ise, yine Kurum Başkanı tarafından yönetilen Belçika Rekabet Kurulu olacaktır.
Bunun dışında ayrıca, ikincil mevzuata ilişkin düzenlemeleri yapmaktan
münhasıran sorumlu olan bir komite kurulması da planlanmaktadır.
Bu tip bir değişiklik acaba Türk Rekabet Kurumunda da olabilir mi? Böyle
bir yapılanmaya gidilmesi, Rekabet Kurumunun kurumsal kapasitesi göz önüne
alındığında pek tabii ki mümkündür. Ancak Rekabet Kurumunda hâlihazırda geçerli
olan yapılanmanın da, Fransız ekolünün temsil ettiği ve yukarıda ayrıntılarına
yer verilen yapının da kendine göre avantajları ve dezavantajları olduğu
tartışmasızdır. Neticede her iki yapıdan birisinin kesin olarak “bu daha
iyidir” diye öne çıkarılmasının mümkün olmadığı kanaatindeyim.
Böyle bir yapının Türkiye’de oluşturulması halinde neler olabileceği
değerlendirildiğinde, şu sonuçlara varılabilmesi mümkündür:
Olumsuz Yönler:
1) Sadece önaraştırma ve soruşturmalardan sorumlu bir daire kurulduğunu
varsayarsak, bütün sektörlere ilişkin tüm yerinde incelemeler bu daire
tarafından yapılacağından, bu dairenin diğer teknik dairelere oranla çok daha
kalabalık olması gerekecektir.
2) Mesleki dairelerden, yeni kurulacak olan bu daireye gelen yerinde
inceleme taleplerinin öncelik sıralamasında sıkıntılar yaşanması muhtemeldir.
3) Yerinde inceleme, Rekabet Uzmanlığının en ciddi, aynı zamanda en
öğretici ve başka hiçbir müfettişlik dalında yaşanamayacak bir tecrübedir.
Ancak aynı meslek personeli grubunun sürekli yerinde inceleme yapması bir
noktadan sonra oldukça sıkıcı,yorucu ve mesleki körelme yaratabilecek bir durum
ortaya çıkarabilir. Bunun için diğer mesleki daireler ile yerinde inceleme
dairesi arasında belirli zaman dilimlerinde rotasyon yapılması gerekecektir.
4) Maliye Bakanlığı’nın meslek personelinin harcırah ve konaklama hakları
konusunda yaptığı yorumun ardından, serbest piyasa modelini benimseyen Türk
ekonomisi açısından çok önemli bir görev icra etmekte olan meslek personelinin
bu önemli konumu ile bağdaşmayan bir durum ortaya çıkarmıştır. Konaklama
şartları ve alınan harcırah konusunda bir iyileştirme yapılmaksızın kurulacak
yerinde inceleme dairesi, bu dairede çalışacak uzmanların motivasyonu konusunda
problemler yaşanmasına sebep olacaktır.
Olumlu Yönler:
1) Yerinde inceleme dairesinde çalışan meslek personeli sürekli olarak
yerinde inceleme yapacağından ve dosyaların yazımı aşamasıyla ilgili kısımdan
sorumlu olmadığından, hem psikolojik olarak hem de takvim olarak rahat
olacaklar ve tüm konsantrasyonlarını rapor teslim takvimi yerine, yerinde
incelemelere verebilecektir. Aynı olumlu sonuç, diğer mesleki dairelerde sadece
dosyaların yazım kısmından sorumlu olan meslek personeli açısından da geçerli
olacak ve onlar da tüm enerjilerini planlama ve icra anlamında oldukça zaman
alan yerinde inceleme süreçlerinden bağımsız biçimde dosyanın yazılmasına ve
Rekabet Kurulu’na sunulmasına harcayabilecektir.
2) Hem yerinde inceleme dairesi hem de mesleki daireler açısından daha
fazla uzmanlaşma imkanı ortaya çıkacaktır.
3) Yerinde inceleme yapanlar ile raporu yazanların ayrılması, incelemeye
konu olan teşebbüslerin savunma haklarının ve bir bütün olarak soruşturma
sürecinin kalitesini artıracaktır.
BRK bünyesinde Fransız ekolüne paralel yapılması planlanan yapısal
değişiklikler yanında esasa ilişkin olarak öngörülen bir diğer değişiklik de
inceleme konusu rekabet ihlalinde belirleyici ağırlığı olan yöneticilere 100
-10.000 Euro arasında değişen bireysel idari para cezası verilmesini öngören
düzenlemedir. Ancak, bu cezayı dengelemek adına teşebbüsler için öngörülmüş
pişmanlık mekanizmasına benzer bir şekilde bireysel pişmanlık başvurusu
mekanizması oluşturulmuş ve ihlalde belirleyici etkisi olan yöneticilerin
pişmanlık başvurusu yapması halinde cezadan muaf olması imkanı getirilmiştir.
Rekabet hukuku anlamında son olarak vurgulanması gereken değişiklik ise soruşturma
sürecinde BRK ile teşebbüslere sulh olma imkanı getirilmesidir. Buna göre, AB
Komisyonu uygulamasından farklı olarak (oradaki %10’dur) cezadan %20 oranında
indirim yapılabileceğine ilişkin düzenlemenin getirilmiş olmasıdır. Belçika
Rekabet Kanunundaki reform çalışmaları ile ayrıca BRK’nın bağımsız yapısının
daha da kuvvetlendirilmesi ve Belçika Ekonomi Bakanlığı’nın BRK üzerindeki
etkisinin azaltılması hedeflenmektedir.
Belçika’nın Bakanlar Kurulu tarafından 20.07.2012 tarihinde yayımlanan
basın bildirisinde yer alan dikkat çekici bir diğer husus da; BFGK’nın hem
idari yapısında, hem de rekabet hukukçularının gördüklerinde ya da
duyduklarında hoşlanmadıkları “fiyatlara müdahale edebilme” gücü anlamına
gelebilecek bir yetkinin söz konusu kuruma verilmesidir. BFGK, 2009 yılında
Belçika Ekonomi Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan ve fiyat trendlerinin takibi
yanında enflasyon rakamlarının hesaplanması gibi Türkiye İstatistik Kurumuna
(TÜİK) benzer görevler icra eden bir kurumdur. BFGK’ya ilişkin hayata geçirilmesi
planlanan reform çalışmaları ile bahse konu kurum bir istatistik ajansı
olmaktan çıkarılıp, Belçika’daki tüm mal ve hizmet sektörlerindeki fiyat
hareketlerini takip eden ve “olağandışı”
bir fiyat ve kar marjı dalgalanması ya da pazar başarısızlığı tespit etmesi
durumunda bunu Belçika Ekonomi Bakanlığı ile BRK’ya bildirim yapmakla görevli
bir “watchdog” kurum haline getirilecektir. Bu bildirimi alan BRK ise söz
konusu “olağandışı” fiyat ve kar
marjı hareketlerinin ya da pazar başarısızlığının “çaresine bakmak” için tüm tarafları dinleyebileceği ve geçici
tedbirler getirebileceği 6 aylık bir süreye sahip olacaktır.
AB’nin merkezi olan bir ülkede, aralarındaki ilişki her zaman bulanık ve
karmaşık olan rekabet hukuku ile fiyat hareketleri konusunda yapılması
planlanan bu düzenlemenin çok eleştiri alacağını düşünüyorum. 101. madde
çerçevesinde teşebbüsler arası bir anlaşma yoluyla meydana gelebilecek
“olağandışı” fiyat hareketlerinin Komisyon veya benzeri bir düzenleme ile ülke
rekabet otoriteleri tarafından ihbar, pişmanlık başvurusu ya da resen harekete
geçilerek yapılan yerinde incelemeler ve pazar araştırmaları sonucu ortaya
konabilmesi mümkünüdür. Ayrıca 101. madde çerçevesinde bir de uyumlu eylem gibi
güçlü bir silahın kullanılabileceği de düşünüldüğünde, “olağandışı fiyat/kar
marjı hareketi” gibi ucu açık bir düzenleme ile bir istatistik ajansına BRK’yı harekete
geçirebilme yetkisi verilmesinin, aslında serbest piyasa ekonomisinin anayasası
olan rekabet hukukunun ruhuna aykırı biçimde pazara müdahale edilmesi anlamına
geldiğini düşünüyorum. Bu tür bir müdahaleci yaklaşımının son durağı ise
merkezi/planlı ekonomidir ki bu durakta zaten rekabet otoritelerine de ihtiyaç
bulunmamaktadır.
Türkiye açısından duruma baktığımızda ise bu gibi bir yetkinin TÜİK ya da
başka bir kuruma verildiği, mal ve hizmet piyasalarının tam rekabet piyasası
dengesinde olmaması sonucu birçok sektörde her an her gün görülmesi muhtemel
olan “olağandışı fiyat/kar marjı hareketlerine” ilişkin TÜİK tarafından
yapılacak her uyarının Rekabet Kurumu tarafından değerlendirilmek zorunda
olduğu bir modeli ise düşünmek dahi istemiyorum.
Bir sonraki yazı da görüşmek dileğiyle…
[1]Law number 2008-776 of
August 4, 2008 of Modernization of the Economy, and Ordinance number 2008-1161
of November 13, 2008 of Modernization of Competition Regulation.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder